Hikayem
Ticaretin içinde geçen çocukluk
2000 yılında Ankara'da esnaf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. İçinde her şeyin satıldığı "bir milyoncu" dükkanımız vardı. O zamanlar bu dükkanlar meşhurdu. 1 TL'ye bir şeylerin alınabildiği zamanlardı...
Çocukluğum bu dükkanda, ticaretin, satışın ve pazarlamanın içinde geçti. Ben fark etmesem bile...
Ailem o yıllara ait benim hatırlamadığım hikayeleri bana yıllar sonra anlattı.
Elime bir ürün alıp anneme ve babama o ürünün özelliklerini anlatıp satmaya çalışıyormuşum.
Hayat ne garip değil mi? Az kalsın bilgisayar mühendisi olacakken son anda derinlerdeki yeteneğimi keşfedip aşık olduğum işi bulabildim. Size bu noktaya nasıl geldiğimi anlatayım.
Sıradanın çok dışında bir kişilik ve öğrencilik
İlkokul ve ortaokul yıllarım zorlu yıllardı. Hem benim hem de ailem için. Kesinlikle sıradan bir çocuk değildim. Bu yüzden çok sıkıntı çektim.
Aşırı mükemmelliyetçi, çalışkan ve içine kapanıktım. Sürekli gözlemler, sürekli düşünür ve sürekli bir şeyler üretirdim. Çok az arkadaşım vardı.
Evimiz bilim dergileri, etkinlik kitleriyle dolu olurdu. Okulda verilen ve el işçiliği gerektiren proje ödevleri sınıf arkadaşlarım için bir problem iken benim için büyük bir zevkti.
Origami ile müthiş şeyler yaptığımı ve gören herkesin hayran kaldığını hatırlıyorum.
Lise ve Üniversite Yılları
Lise yıllarında biraz daha açıldım. Yine çalışkandım. Özellikle üniversiteye hazırlandığım sene benim için çok zor geçti. Ankara'da bir üniversitede İngilizce Bilgisayar Mühendisliği okumak istiyordum.
Zorlu ve stresli geçen bir yılın ardından güzel bir derece yaptım ve hedefime ulaştım.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde %100 İngilizce Bilgisayar Mühendisliği'ne 1. olarak girdim.
Limitsiz dönüşümümü başlatan milat noktası da bu oldu.
Limitsiz Kafa doğuyor...
Bir sene boyunca İngilizce hazırlık okudum. Üniversitenin belki de bana en büyük katkısı İngilizce oldu.
Hazırlık senesinde bolca boş zamanım olduğu için birçok şey deneme ve kendimi keşfetme fırsatım oldu.
Bir topluluğun organizatör ekibine katıldım, Teknopark Ankara'da bir girişimcilik etkinliği organize ettik.
Tenis öğrendim, bateri çalma hayalimi gerçekleştirdim.
Fotoğrafçılık, grafik tasarım, color grading, sinematografi, grafik tasarım, prodüksiyon, video editing, içerik üretimi, metin yazarlığı alanlarında eğitimler aldım, çalışmalar yaptım.
Yaklaşık 1.5 sene video editör olarak freelance çalıştım.
Üniversiteyi bıraktım.
Tüm bu yaptıklarım hem beni freelancer yaşamın büyüsüne kaptırdı hem de bilgisayar mühendisliğinden uzaklaştırdı.
Birinci sınıfı bıraktıktan sonra iki işin aynı anda kaliteli şekilde yürütülemeyeceğini görüp bölümü bıraktım.
Ve zaman içerisinde bahsettiğim tüm bu alanların "dijital pazarlama" başlığı altında toplandığını fark ettim.
Ocak 2021'de katıldığım bir eğitimle dijital danışmanlık iş modelini öğrendim ve bu alanın benim için biçilmiş kaftan olduğunu fark ettim.
Danışmanlık sürecim
Hizmet vermeye Meta reklamları yönetimiyle başladım ve dijital pazarlama yönetimiyle devam ettim. Dijital pazarlamaya kapsamlı olarak yaklaşmak bana çok uygundu çünkü yıllar içerisinde dijitalin her alanında çalışmış ve tecrübe edinmiştim.
Bu deneyimin eşsiz ve çok değerli olduğunu fark ettim. Markalar için büyük resmi görmemi ve doğru vizyonu çizmemi sağlıyordu.
Hizmet kapsamını genişlettikçe bir ekip kurma fikri cazip gelmeye başladı. Bu şekilde daha iyi ve kaliteli hizmet vereceğimi düşündüm.
Ekip ve ajans dönemi
Ekibi genişlettikçe işleri de daha kurumsal bir çizgiye doğru çekmeye başladım.
Gündemime yeni konular girmişti. Ekip yönetimi, liderlik, bir ajansı büyütmek, artan marka sayısıyla birlikte müşteri ilişkileri yönetimi...
Özellikle liderlik ve ekip yönetiminde gayet iyi olduğumu gördüm. Bu işten zevk de almıştım ki normalde bir ekip kurabileceğimi hiç düşünmezdim.
Bu işi yürütebildiğime sevinmiştim çünkü mükemmelliyetçi bir kişiliğiniz olduğunda aşırı kontrolcü oluyorsunuz ve başkasının yaptığı işi beğenmek ve bununla yolunuza devam edebilmek kolay olmuyor.
Ama gerçekten iyi bir ekibe sahiptim. Buna güvenerek daha da büyüdüm. Fakat sonra işlerin rengi değişmeye başladı.
Ajans işlerine bir son
Evet bir ekip olmak ve ajans olarak büyümek kulağa havalı geliyordu ve keyifliydi de...
Fakat birkaç sorun vardı.
1) Daha fazla insan, işleri daha verimli hale getirmiyordu. Durum tam tersiydi.
2) Türkiye'de hizmet kalitesini düşürmeden bu kadar hızlı büyümek pek gerçekçi değildi. Ve ben potansiyelimin altında bir kaliteye asla okey olabilen biri değildim.
3) Bir ekipten sorumlu olduğumda işim ve odağım ister istemez pazarlamadan kaymış ve yeni müşteri bulmak, ekip yönetmek, ajansı büyütmek gibi konulara kaymıştı. Kendimi geliştirmeye yeterli zaman ayıramaz olmuştum.
4) Bir girişimci ve pazarlamacı olarak benim işim sorun çözmek. Fakat sürekli benzer sorunları değil her geçen gün daha büyük sorunları çözmeliydim. Bunun için de daha fazla zamana ve dingin bir zihne ihtiyacım vardı.
Bu ve bunun gibi birçok sebepten ötürü ekibi büyük ölçüde küçülttüm ve uyumlu çalışamadığımız markalarla yollarımızı ayırdım.
Peki ya sonra?
Artık eskisi gibi tek kişilik dev kadro olarak ilerliyordum. Başladığım yere geri dönmüştüm :) Ama çok daha bilgili, tecrübeli ve güçlü olarak.
Ajans olarak çok daha fazla kazanıyordum ve devam etseydim bu daha da artacaktı.
Ama mutlu değildim. Vizyonumu ve kalitemi ortaya koyamıyordum. Hayat mottom olan "işinde en iyisi olmak" vizyonunu yaşayamıyordum. Ve bu beni çok derin bir anlamsızlığa sürükledi. İşimden soğudum, insanlardan soğudum.
Anladım ki, benim kafa yapımda az insan vardı. Benim ihtiyacım olan da bu insanları bulmak ve az sayıda marka ile büyük işlere imza atmaktı.
Sevdiğim işi severek yapmaya devam edebilmemin yolu buydu.
Ajans işlerine bir son
Bu yeni vizyonu çizdiğim ve kendimi yeni sürecime hazırladığım süreçte belki daha az kazandım ama o kadar huzurlu ve keyifli hissettim ki...
Olayın para olmadığını çok net anladım.
-
Sevdiğin işi yapacaksın.
-
En iyi şekilde yapacaksın.
-
Az insanla muhatap olacaksın.
-
Olduklarına da sağlam değer katacaksın.
-
Kaygısız yaşayacaksın.
-
Mutlu olacaksın.
Olay işte bu kadar.
Sıradan reklamcı'dan elit pazarlamacı'ya
Bunu anladıktan sonra tüm planlarımı ve adımlarımı buna göre şekillendirdim. Daha az markayla çalışmaya başladım.
Yüksek vizyon ve değer ile çalışıyordum. Artık sıradan bir reklamcı değil hayal ettiğim gibi elit bir pazarlamacı olarak çalışıyordum.
Ücretlerim haliyle daha yüksekti. Kabul oranları düşük oluyordu ama zaten istediğim de buydu.
Kabul edenler de genelde öncesinde ajanslar veya yanlış kişilerle ilgili tatsız tecrübeleri olan ve doğru kişiye yatırım yapmanın önemini acı şekilde tecrübe etmiş kişiler oluyordu...
İşte bu!
Ve gördüm ki bu kişiler verdiğim hizmetin, sunduğum yaklaşımın değerini gerçekten görüyor ve biliyorlardı.
Günün sonunda onlar için de benim için de keyifli ve verimli bir iş birliği ve ortaklık inşa edebiliyorduk.
Az sayıda marka ile kapsamlı ve yüksek değerli çalışarak;
-Geçim derdine değil sevdiğim işi en iyi şekilde yapmaya ve kendimi geliştirmeye vakit ayırabildim.
-Zaman içinde ortalama bir ajanstan daha fazla kazanabildim ve ortaya çok daha kaliteli iş çıkarabildim.
İşte artık kendimi bulmuştum. Neden yaptığım, nasıl yaptığım ve ne yaptığım artık çok netti.
İşte şu an çok değerli insanlarla, markaları için beraber kafa yoruyor, her geçen gün yeni başarılara imza atıyoruz.
Bu markalardan biri olmak için benimle iletişime geçebilirsiniz.